30 Temmuz 2011 Cumartesi

Deniz, güneş, kum...

Epey uzun zamandır yapmadığımız tatilimize kavuştuk.. Geçen sene bu zamanlarda aslında bir hafta gene kaçamak yapıp Antalya taraflarına gitmiştik ama sevgili Kuzeycik benim karnımın içinde olduğundan ben doğru dürüst ne denize girebilmiş ne de Defne ile vakit geçirebilmiştim...

Bu yaz önce anneannemize gittik İstanbul'a, ordan da Datça'ya babaannemize geldik... Ben, Defne, Kuzey ve Valia ve bir sürü bavul... Kendimizi Datçaya atabildik... Aslında böyle dediğime bakmayın inanılmaz rahat bir yolculuk yaptık, en büyük aksiliğimiz Defnenin seyahat dvd oynatıcısını şarja taktığımızı düşünmemiz ama aslında hiç takmamış olmamızdı.. Önce biraz panikledim bu kadar yol film izlemeden nasıl geçecek Defne ile diye.. Ama çok güzel geçti..

Bugün tatilimizin ikinci günü... Defne'nin kreşde haftada iki gün yüzme dersi var. En son geçen yaz deniz kıyısında olmaktan bile pek hoşlanmayan kızımın bu yaz ne yapacağını gerçekten çok merak ediyordum. Öğretmenine her sorduğumda "balık gibi" cevabını alıyor ama bir türlü hangi çeşit balık olabileceğini hayal edemiyordum... Dün deniz ile ilk karşılaşmasını yapan Defne, kolluksuz benim ellerimi tutarak ayaklarını çırpmayı başardı. Ama genel olarak bana sarılmayı ve benim kucağımda deniz ile haşır neşir olmayı tercih etti. Ama bu sabah ne olduysa oldu ve çok daha cesur bir şekilde denize girdi, kollukları ile...Ellerimi tuttu ve sonra kendini suya bırakıverdi. Kısa bir süre sonra ellerini benim ellerimden bırakan Defne önce bir panik olsa da sonra kendi başına suda durduğunu farkedip çok mutlu oldu ve ayaklarını çırpıp yüzmeye başladı.. Sonra tabii klasik Defne, tut tutabilirsen... Bir sağa bir sola sürekli yüzdü durdu.. Şuan kollukları ile kendi başına yüzüyor ama hedefi Moskovaya dönmeden evvel kolluksuz yüzmekmiş, öyle diyor.... :)



Deniz, güneş ve benim dünya güzelim...


Denizde yüzmekten yorulan kızım keyif yapıyor...


Oğluş ise, dün hayatında ilk defa deniz ile tanıştı... Fakat uyku öncesi denize soktuğum için olaydan pek hoşlanmayan Kuzey, gayet sert bir şekilde bu mutsuzluğu dile getirdi... O yüzden üzerine gitmedik ve ikinci bir deneme yapmadık dün. Ama bu sabah ablasının başarısına ortak olmak istercesine, Kuzeycik de kendini denizin serin sularına bıraktı.. Tabii ki bizim gözetimimizde ve aslanlı simidinin içinde.. Ama bir keyif bir keyif sormayın.. Sırt arkaya yaslanmış, ayaklar cıp cıp suyun içinde, işaret parmağı ağızda, bir eksiğimiz nargile gibi bir durum vardı... Bugün tam üç kere denize girdi, üçünde de durum aynen böyleydi.. Ehlikeyif oğlum benim :)

Akşamüzeri ise Defniş bir ilke daha imza atarak, bisiklete bindi.. İki tekerlekli ama iki küçük yan tekerleği olan bisiklete basta korkarak bınen Defne, yarım saat içinde bir canavara dönüştü... Peşinden koşarak yetişmek mümkün olmuyor...

Günler bu şekilde geçiyor.. Babamızı bekliyoruz... Deniz, kum, güneş... Şöyle ayaklarımı uzattığım denize bakan bir fotoğrafımı koymak isterdim ama ne yazık ki bu konuma henüz hiç gelemedim. Ama gelebilirsem kocaman bir fotoğrafımı koyacağım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder