Defne sabah birkaç kez hapşurunca, doğal olarak biraz korktum. Malum evde minik bir kardeş var ve eve hastalık girdiğinde sırasıyla hepimizi dolaşıyor ve bir ayda ancak çıkıyor. O yüzden kreşe gittiğimde sınıf öğretmeniyle konuşup bugün parka çıkmamasını söyledim. Ama beklemediğim bir cevapla karşılaşınca şaşırdım.
- Kreş doktoruna gitmeniz gerek. Kararı doktor verecek...
Nasıl yani... Kızımın parka çıkıp çıkmayacağına ben değil de doktor mu karar verecek... Hadi bakalım diye gittik Defne ile beraber.
Doktorun odasına girince,
- Bugün Defnenin parka çıkmasını istemiyorum. Sizinle konuşmam gerekiyormuş sanırım dedim.
Gayet iri yarı ve biraz korkutucu bir görüntüsü olan doktorumuz 'neden çıkmasını istemediğimi' sordu
Bana göre nedeni çok açıktı ama farzedin ki nedenim yok, farzedin ki sebepsiz istemiyorum ne olacak yani. Zorla dışarı mı çıkılacak...???
Kendimce başladım gerekçelerimi anlatmaya.
- Sabah 3-4 kez hapşurdu da...
Defne lafa atladı durur mu tabii..
- Anne 2 kere sadece...
Doktor
- 2 kere hapşurdu.. Tamam.. Başka?
-Evde bebek var.
-Kaç aylık
-14 aylık...
-Oooo büyükmüş... Eeee?
-İşte yani bebek hastalanmasın, hem hava da soğuk.. (Bu arada hava sabahları -8 civarında ama gün içinde -4'e kadar yükseliyor...Yani daha burasi icin soguk denemez...)
- Ben bir kontrol edeyim Defneyi.
Boğaza bakıldı, burna bakıldı...
- Yok dışarı çıkacak, hiçbir şeyi yok. Cocuklar dışarı çıkmalı. Temiz hava almalı. Çocuk kapalı yerdeki pis havadan hasta olur.
-Yani???
-Yani Defne dışarı çıkacak...
-Annneeeeeeeeeeee, ben giyinmek soyunmak istemiyorum... ben içerde oyun oynamak istiyorum...
Ne yazık ki.. Doktor izin vermedi. Anne içerde kalmasını istedi ama doktor hayır olmaz dedi.. İlla parka çıkacak...
22 Kasım 2011 Salı
20 Kasım 2011 Pazar
Bu aralar ne okuyoruz
Bu aralar Meraklı Minik okuyoruz...
Biraz geç keşfettik ama geç olsun güç olmasın dedik. Anneannemiz Moskovaya gelirken bize derginin son sayılarını getirdi.
Meraklı Minik, Tübitak yayınlarının okul öncesi çocukları için çıkarttığı aylık bir dergi. İçinde çok güzel işlenmiş konular, bulmacalar ve oyunlar var. Rengarenk.
Defne ile Ekim sayısını bayıla bayılı okuduk. Kirpiler hakkında bir sürü yeni bilgi edindik... Parmak oyuncaklar yaptık beraber. Oyun oynadık.
Elimizde bir de son sayı olan Kasım sayısı var.. Anneannemiz İstanbula dönünce gene her ay bizim için biriktirmeye devam edecek...
Okul öncesi yaşta çocuğu olanlara mutlaka tavsiye ederim...
Biraz geç keşfettik ama geç olsun güç olmasın dedik. Anneannemiz Moskovaya gelirken bize derginin son sayılarını getirdi.
Meraklı Minik, Tübitak yayınlarının okul öncesi çocukları için çıkarttığı aylık bir dergi. İçinde çok güzel işlenmiş konular, bulmacalar ve oyunlar var. Rengarenk.
Defne ile Ekim sayısını bayıla bayılı okuduk. Kirpiler hakkında bir sürü yeni bilgi edindik... Parmak oyuncaklar yaptık beraber. Oyun oynadık.
Elimizde bir de son sayı olan Kasım sayısı var.. Anneannemiz İstanbula dönünce gene her ay bizim için biriktirmeye devam edecek...
Okul öncesi yaşta çocuğu olanlara mutlaka tavsiye ederim...
Anne aynı.. Baba aynı... Cocuklar farklı...
Aynı anne babadan olan, aynı havayı soluyan, aynı yemekleri yiyen iki kardeş ve ikisi de birbirinden farklı... Tabii ki benzer yanları da yok değil ama farklılıklar çoğunlukta...
- Defneyi uyku düzenine sokmak çok zor olmuştu. Geceler boyu, yatak odasının kapısının arkasında ağladığımı bilirim, sırf uykuya kendi başına dalabilsin ve alışsın diye.. Ama Kuzey kendi kendine düzenini kurdu. Hiç ağlatmak zorunda bile kalmadım. Koydum uyudu...
- Defne uyku düzenine girdi ve tüm gece uyumaya başladı. yani eğer hasta değilse, diş çıkartmıyorsa genel olarak sabaha kadar uyurdu. Gece 20'de yatardı sabah 8-9 gibi kalkardı. Kuzey düzene kendi kendine ve çabuk girdi ama uykusuz bir adam... Akşam gene 20 gibi yatıyor ama sabah 6 en fazla 6.30 dedin mi uyanıyor. Geç yatırmamın da bir faydası olmuyor, yazın okadar deniz güneş yaptık 9.30'larda yattı ama sabah kurulu saat gibi 6.30 gibi kalktı... Çok fena çok...
- Defne ne bulursa yerdi. Hatta ilaç içirmek genelde anneler için kabustur, Defne yeterki midesine birşey girsin mantığıyla, ilaçları bile ikiletmeden içerdi. Sebze-meyve hiçbirşeyi ayırtetmmezdi. Kuzey de yemeyen bir çocuk değil allah için ama çok seçici. Bir kere incelikle her şeye itiraz ediyor. İlk lokmayı ağzına atabilmek için kırk takla atmamız gerekiyor. Sadece köfteyi ve yoğurdu uzaktan tanıyıp ağzını açıyor, geri kalan yemekler, yedirenin hünerine kalmış durumda...
- Defne arabaya ne zaman binse uykusu olsun olmasın genelde hep uyurdu. Kuzey ise uyku saati bile olsa genelde pencereden dışarıya bakmayı tercih ediyor. Bugğne kadar arabada uyumuşluğu azdır.
- Defne ne kadar sevdiğini ve sevmediğini belli eden, duygularını kabaca da olsa belirten bir çocuksa, Kuzey de o kadar politik. Gülücüklerle (Defne de gerçi bebekken çok güleryüzlüydü) kendisine kızan birini bile yumuşatabiliyor. Nabza göre şerbet vermeyi çok iyi başarıyor.
- Defne puzzlelarla oynamaya bayılırdı. bebekliğinden beri her yaşa uygun çeşit çeşit puzzleları oldu. Şuan da hala çok seviyor ve yaşının çok üzerindeki puzzlerı günlerce de sürese oturup yapıyor. Kuzey oyuncak açısından ikinci çocuk olduğu için şanslıydı. puzzle, lego, bebek dahil olmak üzere ablasının bir sürü oyuncağı vardı ama o ne hikmetse sadece arabalarla oynuyor.. Bir de ablasının elbise dolabını boşaltmayı seviyor.
- Defnenin saçları çok zor uzadı ve sürekli 'erkek mi' sorusuna maruz kaldı. Kuzey daha 14 aylık bile olmadı ama 2 kez saç traşı oldu çünkü saçları çok gür ve keçe gibi.. uzamaya gelmiyor. ve bakışları tam bir erkek.
- Defne uyurken kendisine dokunulmasını çok sevmezdi. Uyuyana kadar yanında oturduğum olmuştur ama ne elini tutturmuştur ne saçını okşatmıştır. (Şu aralar koluma yatmayı seviyor, o ayrı) Ama Kuzey uyurken yataşına yatıyor yüzüstü ve bir eli arkada benim elimi arıyor. Eli elimde uyuya kalıyor. herhangi bir huysuzluk anında benim ya da babasının elinin elinde olması veya bir şarkı mırıldanmamız ona çok iyi geliyor.
- Defne hırçın bir bebek değildi. (Şimdi biraz öyle ama...) Sinirlenmezdi pek bebekken. Kuzey asabi bir bebek. Kızdığında oyuncaklarını fırlatıverıyor. Bayaa da kuvvetli fırlatıyor.
- Defne Tarçından hiç korkmadı. Kuzey bilgisayarda görünce bile ağlıyor. Defne genelde korkak bir çocuk değildi. Kuzey daha korkak ve çekingen. Yeni gördüğü insanlar olduğunda saatlerce ağlıyabiliyor. Defne hemen kucaklarına gidip oturabilirdi.
- Defne diş çıkartırken, bir gece aniden ateşi 39-40 dereceye çıkar, ertesi gün düşerdi ve yeni bir dişi patlardı. kuzey'in dişi çıkmadan evvel yaklaşık bir hafta 10 gün kadar tüm uyku düzeni bozuluyor. Ateşi çıkmıyor ama içi yanıyor. Bu süreç boyunca özellikle gece yarım saatte biir uyanıp su içiyor ve yatıyor.
-Defne pek hasta olmayan, bünyesi kuvvetli bir bebekti. Hasta olduğunda da ateşi çıkardı genelde. Kuzey daha sık hasta oluyor ve ateşi çıkmıyor genelde boğaz yollarından sorunu oluyor...
Şimdilik aklıma gelenler bunlar...
Ara ara başka farklılıklar ya da benzerlikler görünce yazmaya devam edeceğim :)
- Defneyi uyku düzenine sokmak çok zor olmuştu. Geceler boyu, yatak odasının kapısının arkasında ağladığımı bilirim, sırf uykuya kendi başına dalabilsin ve alışsın diye.. Ama Kuzey kendi kendine düzenini kurdu. Hiç ağlatmak zorunda bile kalmadım. Koydum uyudu...
- Defne uyku düzenine girdi ve tüm gece uyumaya başladı. yani eğer hasta değilse, diş çıkartmıyorsa genel olarak sabaha kadar uyurdu. Gece 20'de yatardı sabah 8-9 gibi kalkardı. Kuzey düzene kendi kendine ve çabuk girdi ama uykusuz bir adam... Akşam gene 20 gibi yatıyor ama sabah 6 en fazla 6.30 dedin mi uyanıyor. Geç yatırmamın da bir faydası olmuyor, yazın okadar deniz güneş yaptık 9.30'larda yattı ama sabah kurulu saat gibi 6.30 gibi kalktı... Çok fena çok...
- Defne ne bulursa yerdi. Hatta ilaç içirmek genelde anneler için kabustur, Defne yeterki midesine birşey girsin mantığıyla, ilaçları bile ikiletmeden içerdi. Sebze-meyve hiçbirşeyi ayırtetmmezdi. Kuzey de yemeyen bir çocuk değil allah için ama çok seçici. Bir kere incelikle her şeye itiraz ediyor. İlk lokmayı ağzına atabilmek için kırk takla atmamız gerekiyor. Sadece köfteyi ve yoğurdu uzaktan tanıyıp ağzını açıyor, geri kalan yemekler, yedirenin hünerine kalmış durumda...
- Defne arabaya ne zaman binse uykusu olsun olmasın genelde hep uyurdu. Kuzey ise uyku saati bile olsa genelde pencereden dışarıya bakmayı tercih ediyor. Bugğne kadar arabada uyumuşluğu azdır.
- Defne ne kadar sevdiğini ve sevmediğini belli eden, duygularını kabaca da olsa belirten bir çocuksa, Kuzey de o kadar politik. Gülücüklerle (Defne de gerçi bebekken çok güleryüzlüydü) kendisine kızan birini bile yumuşatabiliyor. Nabza göre şerbet vermeyi çok iyi başarıyor.
- Defne puzzlelarla oynamaya bayılırdı. bebekliğinden beri her yaşa uygun çeşit çeşit puzzleları oldu. Şuan da hala çok seviyor ve yaşının çok üzerindeki puzzlerı günlerce de sürese oturup yapıyor. Kuzey oyuncak açısından ikinci çocuk olduğu için şanslıydı. puzzle, lego, bebek dahil olmak üzere ablasının bir sürü oyuncağı vardı ama o ne hikmetse sadece arabalarla oynuyor.. Bir de ablasının elbise dolabını boşaltmayı seviyor.
- Defnenin saçları çok zor uzadı ve sürekli 'erkek mi' sorusuna maruz kaldı. Kuzey daha 14 aylık bile olmadı ama 2 kez saç traşı oldu çünkü saçları çok gür ve keçe gibi.. uzamaya gelmiyor. ve bakışları tam bir erkek.
- Defne uyurken kendisine dokunulmasını çok sevmezdi. Uyuyana kadar yanında oturduğum olmuştur ama ne elini tutturmuştur ne saçını okşatmıştır. (Şu aralar koluma yatmayı seviyor, o ayrı) Ama Kuzey uyurken yataşına yatıyor yüzüstü ve bir eli arkada benim elimi arıyor. Eli elimde uyuya kalıyor. herhangi bir huysuzluk anında benim ya da babasının elinin elinde olması veya bir şarkı mırıldanmamız ona çok iyi geliyor.
- Defne hırçın bir bebek değildi. (Şimdi biraz öyle ama...) Sinirlenmezdi pek bebekken. Kuzey asabi bir bebek. Kızdığında oyuncaklarını fırlatıverıyor. Bayaa da kuvvetli fırlatıyor.
- Defne Tarçından hiç korkmadı. Kuzey bilgisayarda görünce bile ağlıyor. Defne genelde korkak bir çocuk değildi. Kuzey daha korkak ve çekingen. Yeni gördüğü insanlar olduğunda saatlerce ağlıyabiliyor. Defne hemen kucaklarına gidip oturabilirdi.
- Defne diş çıkartırken, bir gece aniden ateşi 39-40 dereceye çıkar, ertesi gün düşerdi ve yeni bir dişi patlardı. kuzey'in dişi çıkmadan evvel yaklaşık bir hafta 10 gün kadar tüm uyku düzeni bozuluyor. Ateşi çıkmıyor ama içi yanıyor. Bu süreç boyunca özellikle gece yarım saatte biir uyanıp su içiyor ve yatıyor.
-Defne pek hasta olmayan, bünyesi kuvvetli bir bebekti. Hasta olduğunda da ateşi çıkardı genelde. Kuzey daha sık hasta oluyor ve ateşi çıkmıyor genelde boğaz yollarından sorunu oluyor...
Şimdilik aklıma gelenler bunlar...
Ara ara başka farklılıklar ya da benzerlikler görünce yazmaya devam edeceğim :)
14 Kasım 2011 Pazartesi
İlk ben giyiyorum... Yaşasınnn.....
Tabii, annem getirecek de ben giymeyecek miyim... :)
İşte benim Dream Bag'im...
Ben artık bununla uyuyorum... Bekleyin çok yakında, çok farklı modelleri ile Dream Bag Türkiyede olacak...
Siz de giyebilirsiniz o zaman :)
İşte benim Dream Bag'im...
Siz de giyebilirsiniz o zaman :)
10 Kasım 2011 Perşembe
Makarnalı Sosis...
Geçtiğimiz haftalarda gördüğüm makarnalı sosisi kaç zamandır Defne ile beraber yapmak istiyordum. Ama bir türlü fırsat olmamıştı. Neyse sonunda geçen hafta Cuma günü Defne burdaki tatilden dolayı kreşe de gitmediği için yapabilme şansımız oldu...
Yemeğin tadından çok yapması eğlenceli. Bu yüzden denemek isteyen olursa diye söylüyorum, elişi dersi gibi, mutlaka yapın, keyifli oluyor. Ama sonuç pek parlak olmadı o yüzden de en son halinin fotoğrafını bile çekmedim. Sanırım daha kalın makarna kullanmam gerekiyormuş, bizimkiler çok ince oldu...
Neyse maksat yemek değil, hoşca vakit geçirmekti zaten...
Yapılacak iş çok basit... Spagettiyi alıyorsunuz, minik minik doğradığınız sosislere batırıyorsunuz...
Makarna olana kadar da kızınız sürekli gelip gidip 'annneee olmadı mı daha' diye soruyor... Sonuç görüntüsü anne için pek fena ama çocuk için muazzam
Tavsiye ederim...
Yemeğin tadından çok yapması eğlenceli. Bu yüzden denemek isteyen olursa diye söylüyorum, elişi dersi gibi, mutlaka yapın, keyifli oluyor. Ama sonuç pek parlak olmadı o yüzden de en son halinin fotoğrafını bile çekmedim. Sanırım daha kalın makarna kullanmam gerekiyormuş, bizimkiler çok ince oldu...
Neyse maksat yemek değil, hoşca vakit geçirmekti zaten...
Yapılacak iş çok basit... Spagettiyi alıyorsunuz, minik minik doğradığınız sosislere batırıyorsunuz...
Tüm sosisler bittiğinde tencerede böyle bir görüntü oluyor... Çok hoş... Geri kalan makarnaları da ekleyebilirsiniz. Sonra haşlıyorsunuz... hepsi bu kadar...Makarna olana kadar da kızınız sürekli gelip gidip 'annneee olmadı mı daha' diye soruyor... Sonuç görüntüsü anne için pek fena ama çocuk için muazzam
Tavsiye ederim...
Saçlarım gitti... Hem de Rus Ablalar kesti bu sefer....:)
Bilgisayarım bozuk olduğu için son zamanlarda yazmak istediklerimi yazma şansım ne yazık ki olmamıştı... Artık bilgisayarım geldi ve yazabilirim.. Biraz gecikmeli de olsa...
Oğluş traş oldu geçtiğimiz günlerde... Her traşı bir olay zaten benim için.. O kadar büyük bir olay ki sanırım kaç yaşına gelirse gelsin yazacağım... Kızımın saç kestirmesi gayet rahat olmuştu. Hanfendi büyümüş de küçülmüş bir havada olduğu için gittik saçımızı kestirdik ve geldik... gayet rahat... Benim saç kestirmemden hiç farkı yok...:)
Ama oğlan öyle mi???... Değil... O bakışlar, etrafı süzüşler ve etraftakilerin ona olan ilgisi, ağlamalar derken büyük bir olay yaşıyoruz..
Gittik anne oğul ve Valia... Oğlan daha sırasını beklerken herkesin sevgilisi oldu. Kızlara bakışlar, öpücükler... Cool bir ifade...
Sandalyeye oturana kadar son derecede karizmatikdi.. Ama ahh o sandalye yok mu... Zaten boyumuz kısa geldi... garip bir şeyin üzerine oturttular önce...
Baktılar o da olmadı, durmuyor bizimki, benim kucağıma oturdu... Sonra o da olmadı, Valia'nın kucağına oturdu anne de sürekli şaklabanlık yaptı etrafında... Ve bol bol fotoğraf çekti tabii...
Kah ağladık, kah kafamızı kaçırdık, kah kızları güldürdük ama sonuçta çok yakışıklı olarak ordan çıkmayı başardık... Aslında uzun saçlı sanırım daha güzeldi ama o kadar hızlı uzuyor ki saçları, bir de rus kızların makası değsin istedik...:)
Oğluş traş oldu geçtiğimiz günlerde... Her traşı bir olay zaten benim için.. O kadar büyük bir olay ki sanırım kaç yaşına gelirse gelsin yazacağım... Kızımın saç kestirmesi gayet rahat olmuştu. Hanfendi büyümüş de küçülmüş bir havada olduğu için gittik saçımızı kestirdik ve geldik... gayet rahat... Benim saç kestirmemden hiç farkı yok...:)
Ama oğlan öyle mi???... Değil... O bakışlar, etrafı süzüşler ve etraftakilerin ona olan ilgisi, ağlamalar derken büyük bir olay yaşıyoruz..
Gittik anne oğul ve Valia... Oğlan daha sırasını beklerken herkesin sevgilisi oldu. Kızlara bakışlar, öpücükler... Cool bir ifade...
Kah ağladık, kah kafamızı kaçırdık, kah kızları güldürdük ama sonuçta çok yakışıklı olarak ordan çıkmayı başardık... Aslında uzun saçlı sanırım daha güzeldi ama o kadar hızlı uzuyor ki saçları, bir de rus kızların makası değsin istedik...:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)