28 Aralık 2012 Cuma

Diş perisi bize de uğradı.... İlk kez...

Bir süredir alt orta dişimiz sallanıyordu... Daha doğrusu sallanmaya başlamadan evvel arkasından diş çıkmıştı... Sonra sallanmaya başladı ama ısrarla düşmedi.. Hatta sonra onun hemen yanındaki dişin de arkadan yenisi kafasını çıkarttı...


Biz geçen Cumartesiden beri çook hızlı bir Türkiye ziyareti yapıyoruz.. Günde 3 yere filan gidiyoruz.. Halimiz komik... Ama keyifli çok. Çarşamba günü de diş doktorumuza gittik.. Tolga Abiye giderken, başta taksici amcamız olmak üzere, herkes Defneye diş çekmenin ne kadar kolay ve Tolganın ne kadar iyi bir diş doktoru olduğundan bahsetti de durdu, hiç tanımasalar bile.. Maksat Defnemin içi rahat etsin, Defnem korkmasın...

 
Girdik Tolganın muayenehanesinden içeri.. Önce hemen gidip dişlerimizi bir kere daha fırçaladık, malum Tolga Abi kızmasın istiyruz... Sonra çam ağacına bakarken Tolga Abi geldi.. Sohbet başladı en koyusundan... Defne herkese olduğu gibi ona da dişini gösterdi.. Diş düştü düşecek ama bir nokta var ki sımsıkı tutuyor o minik dişi... Tolga ve Canan Abla Defneyi korkutmamak adına koltuğa bile oturtmadılar.. Muzlu güzel bir sprey sıktılar dişine ve konuşa konuşa, kendi dişini kendinisinin çekmesini sağladılar.. dediğim gibi zaten düştü düşecekti diş ama Tolga değil Defnem onu çıkartmış oldu... Hem de inanılmaz mutlu olarak... Üstelik bu cesaretin karşılığı olarak da bir diş saklama kutusu ve ufak tefek hediyeler kazandı.. Ondan mutlusu yok artık...


Isteee bu dişim sallanıyor...
 
 
 

 
Azıcık muzlu sprey....
Ve işte sonuç... İlk dişimiz kutuda...
 
 
 

14 Aralık 2012 Cuma

Bu aralar ne okuyoruz...

Bu aralar okuduğumuz kitaplar değişti tabii.. Türkçe kitaplardan çok İngilizcelere yöneldik haliyle... Hem satın alıyoruz hem de her hafta okul kütüphanesinden 3 farklı kitap geliyor.. Okuyup ertesi hafta teslim edip, yenilerini alıyor Defne.. Sınıfının bir uygulaması bu... Fakat kitapları İngilizce değil de Türkçe okumamı istiyor.. Ben de aynı fikirdeyim, zaten yeterince İngilizce duyuyor günlük hayatında, kitapları en azından Türkçe okuyayım...

Kitap okuma sürecimiz enteresan... Defneye her gece kitap okuyorum son 3 yıldır sanırım. Bazen babası bazen ben, bazen de Valia okurdu.. Ama hep okundu... Kuzey hep bunu görerek büyüyor, ablasının yaptığı herşeyi taklit etmeyi seviyor... Konu kitaplar olunca biraz enteresan... Her ikisini de yanıma alıp okumayı seviyorum, Kuzey parmağıyla resimleri gösterip gülüyor başlangıçta ama bir iki sayfa sonra, kitabi kapatıp elimden çekip, kitap dolabının içine koyup, dolabın önüne geçiyor ve 'ııı-ıhhh' diye kafasını iki yana sallayıp, kapağı açtırtmıyor :) Komik adam... Resmen 'okuma' diyor... Tabii sonra klasik bir kardeş kavgası... Sonuç anne Kuzey'i yatırıyor ve Defneye kitap okumaya devam ediyor... :)

İşte geçenlerde aldığımız yeni kitabımız... Seçim çoğu zaman olduğu gibi gene Defneye ait.. Biz çok sevdik... Belki de Afrikada yaşadığımız için bu tarz kitapları çok daha fazla seviyoruz, bilemiyorum :)

Tatlı telaşlardayız....

Yazmayalı iki ay olmuş... Jac gitti hayat bitti sanmayın, tam tersine en hızlı şekliyle herşey devam ediyor... Bekleyen birşey yok... İşte o yüzdendir ki yazamadım bunca zaman...

Okullar kapandı geçen hafta... Defnem, Kuzey'im karne aldılar... Ne karnesi demeyin, bu yaşta bile olsalar karneleri var.. hem de ne kadar detaylı bir bilseniz... Bir arkadaşım 'Herhalde Kuzey yazboz yapmadaki başarısı için not alıyor' demişti.. Evet aynen öyle... Yaptıkları herşey, bütün hocaları tarafından detaylı bir şekilde yazılmış ve değerlendirilmiş.. Sonuç: Bu sene sınıfı geçtik :)
Kuzey değil belki -henüz değil - ama Defnemin okul süreci çok önemliydi bu sene.. Zorluklarıyla, mutlulukla, bazen az da olsa gözyaşıyla bir dönem bitti.

Ocak ayında Defne 'Grade R' olacak... Yani ilkokul öncesi sınıf... Türkiyede olsa şimdi bu sınıfı okuyor olacaktı... Malum sebeplerden dolayı... Gittik formalarımızı aldık... Renkler pek fena ama ben siyah önlüğü bile onaylayan gruptanım, özellikle de bu seneki kıyafet sorunlarımızdan sonra... Çocuğu okula kıyafetle göndermek inanılmaz zor bir durum bence.. Hele de çocuk Defne gibi yerinde duramayan, düz duvara tırmanan, kumlarda yuvarlanan, su birikintilerinde zıplayan, elleriyle çamurda oynamaktan keyif alan bir çocuksa.. O yüzden siyah bence en iyi çözüm bence : ) Neyse formamız yeşil ve bordo kareli bir elbise, bir şort etek ve tshirtden oluşuyor... Çantamız bile okul .çantası.. beni şimdiden endişelendiren tek konu, okula hergün beslenme çantası hazırlıyor olacak olmam...

Tatil başladı... Sıcaklar yavaş yavaş kendini gösteriyor.. Bunalmaya yavaştan başlıyoruz... Haftaya Cumartesi Türkiye yolcusuyuz bu arada... Ailemi, arkadaşlarımı, evimi özledim çok... Ama yol da gözümde büyümüyor desem yalan olur... İki çocukla... Hele de buradaki sıcak güzel yaz günlerini bırakıp İstanbul ve Ankaraya soğuğa gitmek açıkçası gözümde büyüyor birazcık. Ama hem herkesi çok özledik, hem de Kuzeycik belki bir ufak operasyon olacak Ankarada... Bu yüzden yolcuyuz...

Bavullar henüz yapılmaya başlanmadı, ama hediyeler paketleniyor... Bir iki eksik dışında hazır gibiyiz..

Her yolculuk heyecan veriyor bana.. Hem ürkütüyor biraz hem de kavuşmanın mutluluğu insanı motive ediyor... Çok hızlı ve çok kısa bir tatil olacak bizim için... Bir görünüp kaçacağız gibi aslında...